Hominidler ve İlk İnsanın İzleri
Kadriye
Yüksel- Moleküler Biyoloji ve Genetik,
Türün devamlılığının şartı türe ait bireylerin başarılı bir
şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri ve üreyebilmeleridir. Türe ait bireyin
bunları yerine getirebilmesinin temel koşulu ise, bireyin genetik yapısına,
çevrenin değişken yapısına vereceği olumlu yanıta bağlıdır. Bireyin yaşaması ve
üremesi bireyin genetik yapısı ile çevre koşulları ne kadar uygunsa ve
birbirleri arasında ne kadar başarılı bir şekilde etkileşimdeyse o denli
kolaydır. Bütün bu yukarıda bahsedilenler türün devamlılığı için hayati öneme
sahip olan konulardır. [1] Çevresel değişkenler canlının genlerinin yapısını ya
da davranışı etkileyerek çevreye uyum göstermesini zorlaştıracaktır. Çevreye
uyum gösteremeyen canlı popülasyondan elenecek ve türünün devamlılığını
sağlayamayacaktır. [2] Buna doğal seleksiyon denir. Değişikliğe uyum gösteren
canlılar, gen boyutunda ya da kromozomal olarak mutasyon, rekombinasyon,
crossing-over, konjugasyon, transformasyon, gen penetransı gibi olaylarla bu
değişiklikleri kalıtımsal olarak bir sonraki nesle aktarır. Bu kalıtımsal
değişimler zamanla popülasyonun gen havuzundaki frekansını değiştirebilir. Ve
böylelikle yeni tür ya da alt tür oluşabilir. Canlıların temeli gelişimiyle
ilgili olarak kadar pek çok hipotez ve teori oluşturulsa da bunlar arasından en çok bilinen ve kabul
göreni Charles Darwin'in görüşürüdür. Bu görüş, değişimlerin yavaş ve birikimli
bir süreç ile olduğu ve değişimlerin sonucunda yeni türlerin meydana geldiğini
savunur.
Peki ilk insan ne zaman ortaya çıkmıştır? İki ayak üzerinde
yürüyebilen ve dolayısıyla insana ata olabilecek canlı olan hominid, günümüzden
8-6 milyon yıl önce Afrika'da ortaya çıktığına dair pek çok kanıt bulunmaktadır.
Hominid kelimesi, ‘’hominidae’’den yani
‘’insansı’’ kelimesinden gelmektedir. İnsanın atası olarak görülen ilk
hominidlerin iki ayak üstünde yürümesi ile biyolojik evrimleşmenin başladığını
söyleyebiliriz.[3] İlk homidden sonra Homo
sapiens’e kadar olan süreç
oldukça karmaşıktır. Gould ve Eldredge tarafından 1972 yılında yayınladıkları
hipotezde hominidlerden, Homo sapiens
dediğimiz günümüz insanının atalarına, sayıca az, dar bir coğrafi alanda ki
coğrafi alan Doğu Afrika olarak belirtilir, dört "Duraksayan Denge
Durumu" geçirildiği öne sürülmektedir. Elde olan eski ve kaydedilen yeni
bulgu ve kanıtların ele alınması ile, bugünkü insanın ortaya çıkmasında dört
büyük biyolojik ve davranışsal dönüşümlerinin, büyük çevresel değişimler ile
olduğu ileri sürülmüştür.
İlk insan dediğimiz Homo rudolfensis ve Homo
hailisin ilk hominidlerin ortaya çıkışından bu yana yaklaşık 2.5 milyon yıl
önce "Duraksayan Denge Durumu" olaylarının ilki olarak ortaya
çıktığını görüyoruz. Beyinleri maymunlarınkinden biraz daha büyüktü ve erken
Oldowan dediğimiz taştan alet yaptıkları bir kültürleri vardı. İkinci "Duraksayan
Denge Durumu" olayı 17 milyon yıl önce meydana geldi. İkinci olay
sonucunda insan, bir edene dönüşerek maymunsu unsurlardan kurtulmuş ve
tarihöncesi insanların el baltası kültürü (Erken Acheulean) dedikleri araçları
oluşturmuşlardır. Bu insanlar önce Afrikadan geldiler ve Ortadoğu üzerinden
Asya ve Avrupaya yayıldılar. Beyin hacimleri öncekilerden daha yüksek. Üçüncü
"Duraksayan Denge Durumu" olayı ise 600.000 yıl öncesine dayanmaktadır.
Bu olay neticesinde insan beyni 1200 cm3e ulaştı. Bu halkların Üst
Acheulean olarak bilinen bir taş kültürü vardı. Çok daha hünerli amaçlar için
çeşitli el baltaları yapabiliyorlardı.
Bu süre zarfında meydana gelen büyük bir çevresel değişiklik bedenlerinin daha
insan benzeri özellikler kazanmasına ve daha gelişmiş aletler yaratmasına izin
verdi. Afrika’da yaşayan insanlar modern vücut yapılarına ek olarak yeni davranış
kalıpları da edinmişlerdi. Bu gelişmeler Afrikalılara aynı dönemde yaşayan
Avrupalılar ve Asyalılardan daha iyi yaşama ve savaşma şansı verdi.
Afrikalıların bu önceliği Avrupa ve Asya’ya seyahat etmelerine ve kültürlerini
yaymalarına izin verdi. Yaklaşık 50.000 yıl önce dördüncü ve en önemli olay
gerçekleşti. Bir kez daha "Duraksayan Denge Durumu" olayı ile Afrika’dan gelen bu insanlar bugüne kadar
devam eden yeni bir kültür oluşturup geliştirmeyi aşardılar. Bu yeni kültür ile
insan 50.000 yıl sonra dünyanın doğal çevre koşullarını ile değiştirebilecek bir
teknolojik güce ulaşmıştır.[3] Güney Afrikada Cape Townun 700 kilometre
doğusunda Klasies Nehrinin ağzında 1 kilometre uzunluğundaki kıyı şeridinde ve
günümüz Kenyasında Enkapune Ya Muto’da bulunan mağaralardan elde edilen
kalıntılar ve kanıtlar bize modern insan tanımının nasıl ortaya çıktığını açıklamamıza
yardımcı olacak ipuçları veriyor. Klasies Çayının ağzındaki mağaraları ve Güney
Afrikadan Filistin ve Suriyeye uzanan
Rift Vadisini içeren bölgeden elde edilen ulgular modern insanın atalarının
100.000 yıl önce Afrika kıtasında ortaya çıktığını ve Asya’ya seyahat ettiğini
gösteriyor.
Referanslar
Başaran, N., 1986, Tıbbi Genetik, Bilim Teknik Yayınevi,
İstanbul
Mange, EJ., Mange, A.P., 1994, Basic Human Genetics, Sinauer
Associates Inc., USA
Klein, R.G., Edgar, B., 2003, Uygarlığın Doğuşu, Çeviren:
Yunus Saltuk, Epsilon Yayıncılık, İstanbul
Yorumlar
Yorum Gönder