Kayıtlar

moleküler biyoloji ve genetik etiketine sahip yayınlar gösteriliyor
Loading

HİSTOKİMYA ve HİSTOKİMYASAL YÖNTEMLERDE KULLANILAN BOYALAR

Resim
  Zeynep Anaz – Moleküler Biyoloji ve Genetik,  Haliç Üniversitesi HİSTOKİMYA NEDİR? Maddeleri doku ya da hücre içerisinde mikroskop ile inceleme yapmak için görünür bir hale getiren özel bir kimyasal metoda histokimya ismi verilir. Ayrıca histokimya maddeleri doku ve hücre seviyesinde incelemeye yarayan, miktarlarını ve nasıl yerleştiklerini tespit edilmesine yardımcı olan kimyasal yöntemlerin ortak adıdır. Reaktif gruplar, özgün maddeler ve enzim katalizörleri bu amaç nedeniyle kullanılabilir.(Doran, 2005) Histoloji metotlarında takip edilen süreç doku takibi şeklinde isimlendirilir. Dokunun desteklenmesi için gereken sertlikte olan bir katı alana gömmek amacıyla da doku takibi yapılmaktadır. Genellikle histoloji metotu uygulanan dokular cansız şekilde gözlemlenir. Bazı dokular vital boyalar aracılığıyla canlı olarak gözlemlenebilir. Canlı gözlemlenen dokulara kurbağa yavrusunun kuyruğu, mezenteryum ve spermatozoon örnek olarak gösterilebilir. İdeal histokimyasal boyamanın yapı

Poligenik Kalıtım ve Mendel Kalıtım Modeli

Resim
  Beyza Gülçin Eracun - Moleküler Biyoloji ve Genetik –– Haliç Üniversitesi Poligenik Kalıtım Poligenik kalıtım bir hastalığa veya fenotipe birden fazla genin eşit miktarda etki etmesidir. Fenotip bir canlı organizmada hem dış etkenlerin hem de genetik yapısının etkisiyle oluşan dış görünümdür. Fenotipin oluşmasında, bir genin biri babadan diğeri ise anneden gelen ve genin farklı kopyaları olan allel genler etki eder. Bazen kromozom üzerinde aynı yerde bulunan allel genlerden biri ötekinin fenotipe etki etmesini önler. Ötekini baskılayan bu allel gen dominant gen olarak adlandırılır. Poligenik kalıtımda allel genler arasında dominantlıktan söz edilmez. Tüm allellerin etkilerinin toplamıyla fenotip ortaya çıkar. Ayrıca poligenik karakterler metrik yapıya sahiptirler ve ölçülebilirler. Multifaktöriyel kalıtımda organizmadaki bir fenotip veya hastalık çevresel etkenlerin ve genlerin birlikte etkisiyle ortaya çıkar. Parmak izi, parmakların uç kısmı ile son ekleminde bulunan çıkınt

TİP 1 DİYABET NEDİR ve GENETİĞİ

Resim
  Zeynep Anaz – Moleküler Biyoloji ve Genetik, Haliç Üniversitesi TİP 1 DİYABET NEDİR? Diyabet hastalığı pankreasın beta hücrelerin tahrip olması sonucu meydana gelir. Tip 1 diyabet insüline bağımlı diyabettir yani yaşam boyu insülin kullanılması gerekir. Tip 1 diyabet diyabetin genç tipidir ve çocuklukta ortaya çıkan türüdür. Çoğunlukla 20 yaşın altında ortaya çıkmaktadır. Fakat son 20 yıldır daha ileri yaşlarda meydana gelebilen LADA yani latent otoimmun erişkin diyabet tipinin görülmesinde artış gözlemlenmiştir. Tip 1 diyabet genç başlangıçlı diyabet ve insüline bağımlı diabetes mellitus (IDDM) olarak da isimlendirilmektedir. Bu rahatsızlıkta pankreasta üretilen insülin adındaki hormon, çok az üretilebildiği ya da hiç üretilemediğinden dolayı kanda bulunan glukozun enerjiye dönüşmesi amacıyla hücre içine girememektedir. Bu nedenle kanda bulunan glukoz seviyesi artmaktadır. Tip 1 diyabet gelişimi belirtilerin görülmesinden sonra kısa sürede gerçekleşir. Pankreas harabiyeti o

LENFÖDEM

  Fatıma Nilüfer Akman- Moleküler Biyoloji ve Genetik- Karadeniz Teknik Üniversitesi     Lenfatik sistem dolaşım sistemdeki fizyolojik dengenin korunmasında büyük önemi olan bir sistemdir. Bu sistemin aksamasıyla ortaya çıkan lenfödem, hastayı fizyolojik ve psikolojik olarak ciddi şekilde etkilemektedir. Bu makalede lenfatik sistem, lenfödemin türleri, lenfödeme sebep olan durumlar, lenfödem teşhisinin konulması, tedavisi ve önlenmesinden bahsedilmektedir. Lenfatik sistemin görevi kapillerlerden -en küçük kan damarlarından- doku aralıklarına kaçan sıvı ve plazmayı tekrar dolaşım sistemine döndürmektir. Lenfödem genellikle ekstremitelerde -organların veya yapıların uç kısımlarında- şişme ile kendini gösteren protein açısından zengin lenf sıvısının hücrelerarası alanda birikmesidir. Başka bir açıklamayla lenfödem, lenf drenajı -ödem azaltılması- ve kapiller filtrasyon arasındaki dengesizlik sonucu hücrelerarası alandaki sıvı ve protein miktarının artmasıdır (Ramos ve ark. 1999, NLN 2