Kayıtlar

moleküler biyoloji etiketine sahip yayınlar gösteriliyor
Loading

Organoidler: Geleceğin Biyoteknolojik Harikaları

Resim
  Günümüzde, bilim ve teknoloji alanında yaşanan hızlı ilerlemeler, insanlığın sağlık ve tıp alanındaki sınırlarını yeniden tanımlıyor. Bu dönemde, organoidler gibi biyoteknolojik mucizeler, tıbbi araştırmalarda ve tedavilerde devrim niteliğinde bir etki yaratıyor. Organoidler, insan vücudundaki organların küçük ölçekli modellemeleridir ve laboratuvar ortamında üretilirler. Bu yapay organlar, gerçek organlara oldukça benzer biyolojik özelliklere ve işlevlere sahiptirler. Resim : Gastrointestinal sistem, solunum yolu ve ürogenital sistem organoid modelleri (1) Organoidlerin Kökeni ve Gelişimi Organoidlerin gelişimi, 2000'li yılların başlarında kök hücre teknolojisinin ilerlemesiyle ivme kazandı. Kök hücreler, farklılaşma yeteneğine sahip olduğu için, laboratuvar ortamında organoidlerin üretilmesi için ideal bir kaynak olarak kabul edilirler. İlk başlarda organoidler, bağırsak gibi basit yapıları modellemek için kullanıldı, ancak son yıllarda beyin, böbrek, karaciğer gibi daha karmaş

İnsülin ve Tip 2 Diyabet

Resim
  Beyza Gülçin Eracun - Moleküler Biyoloji ve Genetik – Haliç Üniversitesi İnsülin İnsülin kanda bulunan glukoz miktarının homeostasisinden sorumlu hormondur.  Pankreasta bulunan beta hücrelerinden salgılanır. Birbirine disülfit bağlarıyla bağlanmış iki polipeptid zincirden oluşan bir yapısı vardır. Zincirlerin birinde 30 diğerinde ise 21 amino asit bulunur. Şekil 1 : Preproinsülinden insülin hormonunun aktifleştirilmesi (Aktümsek 2020:19) Şekil 1 ’de gözlemlendiği gibi insülin preproinsülin olarak inaktif halde bulunur. Preproinsülin yapısı önce proinsüline ardından insülin hormonuna dönüştürülerek aktif hâle getirilir. Yaklaşık altı dakikalık yarı ömrüne sahiptir. Reseptörlere bağlanmayan insülinlerin az bir miktarı  insülinaz enzimi ile çeşitli dokularda, çoğunluğunun karaciğerde, bir kısmının da  kas  ve böbreklerde yıkımı gerçekleştirilir. İnsülin Hormonunun Metabolizma Üzerindeki Etkisi Metabolizmayı en çok etkileyen hormonun insülin olduğ

Orak Hücre Anemisi

  Fatıma Nilüfer Akman- Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü,    Karadeniz Teknik Üniversitesi Orak Hücre Anemisi, kalıtsal bir kan hastalığıdır. Dünyada en çok görülen gen bozuklukları arasındadır. Bu hastalık, çekinik genlerle kalıtım gösteren ve dokulara oksijen taşıyan hemoglobin sentezinin hasarlı olması sonucunda gelişmektedir[1]. Orak Hücre Anemisi; ağrı krizleri, çoklu organ yetmezliği ve alyuvarların yıkımına yol açan bir kan hastalığıdır.[2], [3]   Orak hücre anemisi, 1910 yılında Herrick tarafından tanımlanmıştır. Hastalığın tanımlanması, bir hemolitik anemili hastanın hemotoloji testinde orak hücrelerin görülmesi sayesinde olmuştur.   Orak hücre hastalığına sahip bireylerdeki akciğere ait pulmoner komplikasyonlar ölüm oranını ve ölüm hızını etkilemektedir. Akut komplikasyonlarda, pulmoner emboli yani akciğer atardamarında görülen ani tıkanıklık, zatürre ve akut göğüs sendromu görülebilmektedir. Kronik olarak ise hipertansiyon, uyku apnesi ve solunumda fonksiyonel değişi

VİRÜSLERİN YAPISI ve ÖZELLİKLERİ

Resim
  Zeynep Anaz – Moleküler Biyoloji ve Genetik,  Haliç Üniversitesi Canlılarda hastalığa yol açan virüsler, birtakım ölçütlere göre gruplandırılırlar. Virüsler, ışık mikroskobunda incelenemeyen, elektron mikroskobu ile gözlemlenebilen, konakçısı içerisinde sentezlenerek çoğalan, hastalık yapma özelliğine sahip nükleoprotein molekülleridir (Uzunoğulları ve Gümüş, 2017). Sahip oldukları özellikleri ile diğer patojenlerden farklıdırlar. Virüslerin, herhangi bir hücre yapı ve organizasyonları yoktur. RNA ya da DNA olmak üzere yalnızca tek bir nükleik asit bulundururlar. Diğer patojenler yüksek enerji bağları içeren kimyasal moleküllere gereksinim duyarlar. Ancak virüslerin bu kimyasal moleküllere ihtiyaçları yoktur. Ayrıca virüsler mutasyona uğrama ve yeni ırklar meydana getirme özelliklerini taşırlar. Virüsler konak hücreye girmeden önce cansızlardır. Fakat konak hücreye yerleştikten sonra canlılık özelliği kazanırlar. Protein içerisine paketlenmişlerdir ve bütün yaşam türlerini enfekte e

Bitkilerde Solunum

Resim
Beyza Gülçin Eracun - Moleküler Biyoloji ve Genetik, Haliç Üniversitesi Bitkiler solunumlarını fotosentez yoluyla yaparlar. Fotosentez canlıların güneş ışığını kullanarak kimyasal enerji üretmeleriyle gerçekleşir. Işığa bağımlı tepkimeler ve ışıktan bağımsız tepkimeler (Calvin döngüsü) olmak üzere ikiye ayrılır.   Işığa bağımlı tepkimeler bitkinin kloroplast molekülü içerisinde granada gerçekleşir. Işığa bağımlı tepkimelerde ışık enerjisi fotosistem I (PS I) ve fotosistem II (PS II) de kimyasal enerjiye dönüşür. Işığa bağımlı reaksiyonlar sonucunda ATP , NADPH ve   oluşur. Bu reaksiyon şu şekilde gerçekleşir: ●        PS II ‘nin ışık toplayan kompleksi ışığı absorbe eder ve elektronlar elektro transport sistemine (ETS) gönderilir. ●        Elektron ETS sisteminden geçene kadar enerjinin açığa çıkmasına neden olur. Açığa çıkan enerjinin bir bölümü hidrojen iyon gradienti oluşturmak için kullanılır. Hidrojen iyon gradienti ATP sentezini sağlar. ●        Aynı zamanda PS I tara